“Okuyan mı daha çok bilir, gezen mi?” denir; izleyenler neden hep görmezden gelinir? Artık bu ayrımcılığa bir son veriyoruz, izleyenleri de bu mücadeleye iddialı bir girişle davet ediyoruz. Öğrenmeye katkısı yadsınan, hem okumanın hem gezmenin biraz biraz yerini tutan, ezilen sinemanın yanında yer alıyoruz. “Bir film bazen bir şehir turu, bazen de dünyaya pencere açmaktır!” diyoruz, ufkumuzu genişletmek için seyahat filmlerinden sizler için bir seçki sunuyoruz.
Çoğunu izlediğinizi, “Şimdi oralarda olmak vardı!” deyip kendinize bir seyahat planı yaptığınızı düşünüyoruz. Yapmadıysanız da biz ne güne duruyoruz. Dünyanın hayalleri süsleyen kentlerini film setine çeviren filmleri bir bir sıralıyoruz.
Üçlemenin ilk halkası, harika bir Viyana panoraması vermesinin dışında, ilginç bir serinin de ilk göz ağrı! Dokuzar yıl arayla çekilen üç filmde de çiftimiz başrolü paylaşmış, aradan geçen 18 yılda karakterlerde gözlenen gerçek zamanlı değişim, filme farklı bir ruh katmıştır. Üçünün art arda izlenmesi naçizane tavsiye olunur.
Tarih kokan, gerçek zamanlı düşünürsek yaklaşık 2, filmde geçen zamanı düşünürsek 14 saatte iliklerimize işlemeyi başaran, büyüleyici bir Viyana seferine hazırlıklı olun. Hem de bir Amerikalı ile Fransız’ın çiçeği burnunda aşkı paralelinde. Yeni tanıştığınız biriyle, turist olduğunuz bir kentte sadece 14 saatiniz olsa, şehrin ne kadarına ayak basabilirseniz, o kadarını seyredecek, hızlandırılmış ve tek güne sığmış bir Viyana günlüğü izleyeceksiniz, tabi ki harika bir sohbet eşliğinde! “Diyaloglar ve Viyana”, “Aşk ve Viyana” diyen çok ama Viyana olmadan filmin adını anan yok; bunu da söylemeden geçmeyelim.
Şehirler onlara can katan insanların hikâyeleriyle var olur ey okur! İzlediğinizde, okuduğunuzda, dinlediğinizde yaşadığınız her ne ise, çıplak gözle gördüğünüz, kendi öykünüzün satır aralarında gezdiğinizde hissettiğiniz aynı şey olmayacak. Kulaktan duyulan, gözden dolan, zihne düşen değil, bizzat yüreğe değen olmalı seyahat ve herkes kendi ayaklarıyla çıkmalı öz yolculuğuna! Filmimiz de dikkatleri aynı noktaya çeker; gün ağardığında şehrin ruhu da aşkın soluğunun dağılmasıyla kaybolur gider!
Toskana bölgesinin puslu ilhamında sanatçı olmayan, alınan derin bir doluğun ardından çağlar öncesine tatlı bir yolculuk yapıp, kalbinin atışını duymayan var mıdır? İtalya’nın muazzam bir kanal şehrinden, oldukça da gizemli bir bölgesinden söz ediyoruz. Ve söz etmekle kalmıyor kendilerini gözlerinizle görmeniz için bir de filmden söz etmek istiyoruz.
Romantik komedi türünde olduğu söylense de daha ziyade duygusal seyreden, Amerikalı bir yazarın boşandıktan sonra taşınarak başladığı Toskana hayatını anlatıyor. Engin ayçiçeği tarlaları ve papatyalar, bu filmden sonra izlerde muhakkak farklı bir etki yaratacaklar. Toskana’nın muhteşem coğrafyası ve İtalyan kültürünün tatlı esinleriyle, keyifle izlenecek bir film.
18 ülke, 26 farklı mekanda çekimleri uzun yıllar süren, verilen hatırı sayılır emek ilk anda gözlenen, her bir karesi en iyi görüntü olmaya aday olan bir film düşünün! Coğrafyanın en mükemmel renklerini, manzaralarını, kültürlerini, yapılarını… bir araya getiren, dünyanın keşfetmeye değer muhteşem yerlerini harika bir seyir ziyafetinde harmanlayan bir film! Şimdi The Fall’u izleyin ve tüm düşüncelerinizin ötesinde bir hayranlık yaşayın.
Yatmadan önce yarı uyanık gözlerinizle hala masallar diyarının aralık kapısını düşlüyorsanız, Roy’un masalına kulak verdiğiniz için tarifsiz bir mutluluk yaşayacaksınız. Görsel şölen, seyahat ziyafeti, renk lezzeti hepsi bir yana çarpıcı bir hikayenin beyaz perde yansısı film izlenmezse eksik kalır insan! Zira kimi insanın zihnine çoktan girdi, gözüne değdi! Hiç olmasaydı sorun yoktu ama artık muhakkak izlenmeli!
Ritmimizi bir anda artırıp, hem kültür hem coğrafya turumuza hızlı bir giriş yapalım, romantizmle aşkı iç içe sokup, Barcelona şehir setli Woddy Allen filmiyle seyir seyahatini başlatalım.
Harika bir görüntü yönetmeninin sihirli dokunuşuyla, bir şehrin filmi izlenir arka planda! Vicky Cristina Barcelona; tabi ki romantik bir öykünün, Barcelona’da sahnelenişidir aynı zamanda. Şehrin; yaşanan romantizme katkısını, mimari dehasını, adım adım sokaklarında çıkılan keşif yolculuklarını heyecanla takip edecek, sevgilinizi kolunuza takıp ilk uçakla Barcelona’yı boylamak isteyeceksiniz. Fonda geleneksel müziklerini dinleyecek, İspanyolcaya doyacak, neredeyse gitmiş kadar olacaksınız. Ama gittik saymayın, hazır bilginiz taze, heyecanınız sıcakken gidip görün!
Yine bir Woddy Allen ve yine arka planda harika bir kent ziyafeti! Ustalar geçidi, harikalar diyarı bir kadro, biraz sürreal biraz romantik bir hikâye ve tabi ki fonda Paris, filmin geneline zarifçe süzülen, edebiyat, şiir, resim, kısacası sanat izleniyor filmin her köşesinde, birbirinden ünlü sanatçılar eşliğinde! Sadece Paris’in muazzam sokaklarında değil, edebiyatın tozlu sayfalarında dolaşacak, asırlar arası yolculuğa çıkacaksınız. Hayran olduğunuz yazarların dönemlerine konuk olup, Paris’in gece yarılarında zamanda da yolculuk yapacaksınız.
Klasik bir araç, yolcusunu nereye uzağa götürebilir? Hayal gücünüzü zorlayın, zihninizin sınırlarını yok edip tekrar düşünün! Hep dokunması güç, sahip olması imkânsıza dikeriz ya gözümüzü, bununla ilgili de türlü mesaj içerir harika filmimiz. Çok keyifli, baldan tatlı, seyir ziyafeti bir film var elinizin altında. Şiddetle tavsiye ediyor, Picasso da orda, Hemingway de diyoruz. Dikkatleri çekebildiysek, iyi seyirler diliyoruz.
Bir Yorum Yazın
Yorumlar