Yol denince gerçek anlamından ne çok uzak ne de fazlaca yakın nice anı gelir akla. Göç gelir bir defa, gurbet gelir, mesafe gelir, ayrılık gelir! Bir de kavuşma gelir tabi; yol dediğin iki yönlü. Bir de aslında dünyayı çevreleyen, coğrafyanın türlü köşesini ulaşılabilir kılan birleştirici bir güç! Nice edebi esere, şairin mısrasına, güftenin hissine ilham kaynağı olmuş, insana niyeyse hep biraz hüzün vermiştir yol!
Sırf manzarası güzel diye yürüyüş yaptığınız, hafta sonları sürüş keyfine kapılıp gezmeye giderken geçtiğiniz değil, bizzat gezmeye gittiğimiz bir yol muhakkak vardır! Ya da bir filmde görüp iç çektiğiniz, “şimdi orada olmak vardı” dediğiniz! O yol da ne güzeldir hani, dümdüz, iki yanı ağaçlık ve tenha! El değmemiş, doğası dokunulmamış güzelliktedir hani! Bir de usulca eşlik eden müziğin kulağında, sevdiceğin yanıbaşındaysa daha ne istersin?
Geldik dünyadan yol manzaralarına! Biraz heyecanlı biraz sanat eseri gibi, bu listede neler yok ki!
Herkesin adalar arası yolculuk için teknesiyle demir aldığı, sürat motoruna atladığı, balıkçı amcadan rica edip kendini en yakın kıyıya attırdığı, hiç olmadı paletlerini takıp paçaları sıvadığı günümüz dünyasında, adalar arası sürüş keyfine ne dersiniz? Aslında kim ne derse desin, suyun üstüne koca bir otoban çoktan kurulmuş. O da 42 ayrı köprünün birleşiminden oluşmuş. Hakikaten oldukça ilginç olan bu köprüler dizisi, harika görüntüsünün yanında oldukça ürkütücü! 11 kilometreyi tamamlamak zorunda olduğunuz, aski halde okyanusun orta yerinde, sonsuzluğun dibinde kalakalacağınız bir köprü bu! Nasıl ama heyecan verici değil mi? Teker çevirmediğim yol kalmadı diye düşünenler, erken konuşmayın! Floride sizi bekler unutmayın!
Eski ipek yolunun üstünde, Çin, Hindistan ve Sikkim arasındaki dağlarının yamaçlarında, birbirine paralel onlarca doğru düşünün ve yollar koca bir zikzağın parçaları olsun. Burası adeta bir macera parkuru hem de doğanın, yeşilin göbeğinde, uçurumun kıyısında! Görüntüsü dahi yürek hoplatan bu virajlı yol, kış aylarının kabusu olmaya aday. Harika bir anı için kimselerin boşlukta uçuşmasını istemeyiz! Ama yazın, özellikle turistlerin hevesle kat ettiği, biraz heyecanlı, biraz gerilimli bir o kadar da uğrak bir parkur haline geliyor. “İlham olur iki satır yazı yazarım, en kötü uzaklara bakıp hülyalara dalarım” diyenler, yürekler ağızdayken mümkün olmayabilir. Bir de viraj sevmeyen, midesi ağzında gezenlere pek tavsiye edilmez!
“Yeterince dikkatli değilim, maceraya atılmadan duramıyorum, muhakkak hız denemesi yaparım!” hepsini ya da en az birini söylüyor, dahası diliniz varmasa da aklınızdan geçiriyor, hevesleniyorsanız; yasak kardeşim yasak! Çevre köylerden gelen işçiler tarafından 5 yılda dağın içi oyularak inşa edilen yol; oldukça ilginç ve gizemli bir görüntüye sahip. Yalnızca 4 metre genişliğinde olan yol; korumalar tamamen ortadan kalktığında uçurum görüntüsünü alsa da kısmen birbirini takip eden mağaralar zincirini andırıyor. 1,2 km uzunluğundaki bu yolun yapımında çok sayıda can kaybı yaşanmış. Hem bambaşka bir deneyim, hem yüksek adrenalin bu yolu geçmek! “Heyecan dorukta, heves kursakta kalmasın” diyorsanız, kahvaltıda yürek yiyip bir tur atınız!
Almışsınız karşınıza Utah Anıtını, cennet bir adım ötenizde ama bir an önce bitirmek için de yolunuz fazla güzel! Bir yanınız gazı kökleyip bir önce anıta kavuşmak isterken, bir yanınız yolun lezzetine varmaktan vazgeçemeyecek. ABD için oldukça ikonik bir manzara burası. Western film setlerinden birinde yol alıyor hissine kapılacağınız, bir yerlerden düldülün sesini duyduğunuzu sanıp etrafta Red-Kit arayacağınız muazzam bir manzaranın parçasısınız artık. Hortum etkisi yapan rüzgarda pervane olan otlar, kovboy şapkası ve tabi ki çizmeler. Kızıl toprakların tam ortasından muntazam bir çizgi oluşturan, ucu yol boyunda hayranlıkla izlenen Vadi’ye çıkan yol, harika bir sürüş deneyimi vadediyor.
İncecik ve upuzun bir yol esasen Atlantik yolu, iki adanın sırtlarında uzanan bu keyifli yol, bir bağlantı köprüsüyle de geçiş sağlıyor. Yani yine bir ada ve tabi ki Storseisundet adında bir de bağlantı köprüsü! Bu defa başı sonu görünen köprünün daha başka bir handikabı var! Köprü rüzgarlı vakitlerde azgın dalgaların yutuverdiği dolayısıyla köprünün araçlara geçit vermediği bir hal alıyor! Yine maceracı ruhları tutmayın, adrenalin tutkunlarının yolunu kesmeyin, gelecekleri de olsun Atlantik yolunca, görecekleri de! Aman suyu kızdırmayın, yolun engebesini de hafife almayın!
Bir Yorum Yazın
Yorumlar