Hunan Eyaletindeki Zhangjiajie’yi ziyaret edenler, akıl almaz güzellikteki bu engebeli yeryüzü parçasına dair izlenimlerini ifade etmede zorlanıyor. Manzara, bu dünyadan olamayacak kadar büyüleyici. Bazıları bunu Çin’in tam merkezindeki esrarengiz konumuna bağlıyor: 110 derece doğu boylamı ve 30 derece kuzey enlemi, Çin’in doğu ile batısının, kuzey ile güneyinin kesiştiği sınırlar.
Zhangjiajie’nin büyüleyici mevcut güzelliklerinin yanı sıra, iki yıl önce beldesinde iki tepeyi birbirine bağlayan camdan köprünün ziyarete açılmasıyla cazibesi daha da arttı. Üzerinde yürümek için cesaret gerektiren cam köprünün uzunluğu 430 metre, genişliği 6 metre, yüksekliği ise 300 metre. Köprü, günümüzde dünyanın en yüksek ve en uzun cam köprüsü konumunda. İlk bakışta tehlikeli dursa da son derece güvenli bir yapıdaki köprü, Zhangjiajie ziyaretçilerinin yeni turistik durağı oldu.
Zhangjiajie, Temmuz 1970’te Çin Bilimler Akademisi’nden bir arkeolog ekibinin mükemmel bir şekilde korunmuş, tamamen yeni bir türe ait iki dinozorun fosillerini gün yüzüne çıkarmasıyla manşetlere yerleşmişti. Lotosaurus adcentus zhang adı verilen bu dinozor türünün 210 milyon yıl önce yaşadığı tahmin ediliyor. Dişsiz küçükler, 3.2 metre uzunluğunda ve 1.3 metre yüksekliğinde. Aslında dişleri çene kemiklerinin içindeki çukurlarda. Zhangjiajie’de bu eşsiz dinozorların yanı sıra dev panda, belodon, gergedan ve dev tapir gibi canlıların fosillerinden oluşan muazzam yataklar bulunuyor.
Kasım 2010’da 30’a yakın Çinli bilim adamı ile yedi yabancı ülkenin temsilcileri, jeomorfoloji, eko-turizm ve eko-park araştırmaları konulu bir uluslararası seminer için Zhangjiajie’de bir araya geldi. Yürüttükleri saha çalışmalarının ardından bölgedeki kuvarzit oluşumunu ‘Zhangjiajie Kum Taşı Arazi Şekli’ olarak adlandırdılar. Söz konusu oluşumun gerek turistik gerek bilimsel açıdan çok değerli olduğu konusunda fikir birliğine vardılar.
Emekli bir ordu subayının yaptığı bir keşif ise, Çin’de Konfüçyus kadar tanınmamakla beraber mükemmellik öğretisi saygı gören Guiguzi’nin Zhangjiajie’de ikamet ettiğini ortaya çıkardı. Emekli subay, 1980’ler ve 90’larda bölgedeki bir mağarayı altı kez ziyaret etti. Bu ziyaretlerin birinde, kayadan bir duvarın üzerinde Guiguzi’ye ait olduğunu düşündüğü bir baş profiline rastladı. Profildeki çehre Guiguzi’nin resimlerine akıl almaz derecede benziyordu. Sanki, kadim alim bir şey okurken, yavaş yavaş taşa dönmüştü…
Bir yarın dikey yüzüne inşa edilmiş asansöre binerek, Zhangjiajie kentindeki Wulingyuan Manzara Bölgesi’nin en yüksek noktasına çıkın. Ayağınızı toprağa bastığınızda, kendinizi, mavi gökyüzünü delip geçen grotesk zirvelerle bezeli bir harikalar diyarında bulacaksınız. Beyaz bulutlar bu dağların yanından bir duman gibi, ipek bir kurdele gibi süzülüp geçiyor. Dorukları ise yemyeşil çam ve serviler süslüyor. Burayı bir günde gezemezsiniz,onun için planınızı birkaç günlük yapın çünkü keşfedilecek çok yer var. Zhangjiajie eşsiz doğal formasyonları ve yabani hayatı ile uluslararası bir turist destinasyonu olarak şöhretini tamamen hak ediyor.
Wulingyuan, hangi açıyla baktığınıza bağlı olarak rengi değişen, çok sayı ve çeşitlilikteki kuvars kumtaşı dikitleriyle tanınıyor. İhtişamlı panoramalar peşindeyseniz, daha da yukarı tırmanarak Huangshizhai ve Yuanjiajie manzara bölgelerine çıkabilirsiniz. Gözden ırak, sakin bir yürüyüş yapmak istiyorsanız Jinbian Deresi boyunca ve Shadao Vadisi’nde gezinebilirsiniz. Gerilim ve macera arıyorsa nız yüksek uçurumların korkutucu ama bir o kadar da heyecan verici manzaralar sunduğu Yaozizai’ye gidebilirsiniz.
Jinbian Deresi boyunca su ağaçların arasından mırıldanarak akıp gidiyor. Belli bölümleri düz, sakin, telaşsız; eğim artıp hızlandığında ise büyük kayalara çarpa çarpa havayı dövmeye başlıyor. Dere, kendisini besleyen bir yeraltı nehri ya da rezervuar olmamasına rağmen kurak zamanlarda asla kurumuyor ve yağmurlu mevsimlerde hiç bulanıklaşmıyor. Bunun nedeni yakınlardaki bitki örtüsünün suyu koruması. Dağ ağaçları besliyor, ağaçlar da dereyi destekliyor. Ormanın derinliklerine saklanmış Jinbian Deresi tabiat ananın bakımı altında.
Bölgenin doğal güzellikleri sanatçılara ilham veriyor. Açık hava performansları düzenleyen sanatçı Mei Shuaiyuan, iki yıllık çalışmanın ardından olan Cennetin Kapısı’nın Tilki Perisi müzikalini sahneye koydu. Dağın garip kaya biçimleri ve pitoresk vadisini fon olarak kullanan danslı oyun, tilki peri ile oduncu arasındaki yasak aşkı anlatan yerel bir masalı canlandırıyor.
Gösteri başladığında güzel kıyafetler içindeki yüzlerce kız şarkı söyleyerek sahneye çıkıyor. Bu arada onlarca erkek de yaptıkları odun kırma ve tarla sürme hareketleriyle sakin ve çok çalışma gerektiren bir hayatı resmediyor. Derken ışıklar yön değiştirmesiyle yeni bir sahne aydınlanıyor ve hikaye başlıyor. Tilki Kral beyaz bir tilki perisini kendine yeni cariye olarak seçiyor. Oysa bu beyaz tilki insan olmak istiyor ve bir gün şans eseri Tianmen Dağı’nda yoksul ama çalışkan bir oduncuyla karşılaşıyor. Periyle oduncu birbirine aşık oluyor ve hikayenin devamında iki ayrı dünyaya ait varlıkların ölümsüz aşkı anlatılıyor. Büyük kayalık uçurumlar birbirinden ayrılmak istemeyen aşıklar için ağlıyor sanki. Yükseklerden çağlayan şelaleler dağın derinliklerinden süzülen gözyaşı ırmaklarını andırıyor. Nehrin mırıltısı hikayenin sonunda ilelebet birbirine kavuşan aşıkları selamlar gibiydi. Gösteriyi izleyenler, hem geleneksel ev, dağ ile akarsularıyla mekanın doğal ve kültürel güzelliğinin keyfini sürebiliyor. Hem de sevimli halk şarkılarıyla eğlenebiliyor.
Tianmen, bin 518.6 metredeki zirvesi ile Zhangjiajie kentinin en yüksek dağı. Dağın tam ortasından geçen Tianmen Mağarası’yla tanıtıyor. Bu geçit, Üç Krallık Dönemi sırasında M.Ö. 263’te dağın büyükçe bir bölümünün çökmesiyle oluşmuş. Dağ o günden bu yana Tianmen, yani ‘Cennetin Kapısı’ olarak biliniyor. Dağa bu adı söz konusu doğa olayını gayet hayırlı bir gelişme sayan Doğu Wu devletinin hükümdarı Sun Xiu vermiş. Burayı gezenler, hava ve ışık değiştikçe bulutların yükselmesi ve geçitten süzülmesi ya da güneş ışığının vadi boyunca kırılmasıyla muhteşem gösterilere tanık oluyor.
Güzelliği Tianmen Dağı’nın tek cazibe noktası değil. Dağın ziyaretçileri büyüleyen gizemli, hâlâ açıklanmayı bekleyen başka özellikleri de var. Yerel halk, Cennetin Kapısı’nın zaman içinde yavaş yavaş yönünün değiştiğine tanık olduğunu iddia ediyor. Bir diğer gizem, mağaranın sol duvarının en büyük yağmur fırtınalarında bile kuru kalması. Buna karşılık kuru mevsimde duvardan nereden geldiği belli olmayan yoğun bir su akıntısı beliriyor. Su sonrasında öylesine muhteşem ve gürültülü bir çağlayan oluşturuyor ki, suyun düştüğü mesafe Venezüella’daki Angel Şelalesi’nden bile yüksek. Hatta kayıtlara, dünyanın en yükseği olarak geçti. Çok nadir yaşanan bu mucize 15 ile 45 dakika sürüyor. Dolayısıyla çağlayan belirdiğinde bütün şehir halkı onu görebilmek için dağa koşuyor.
Cennet Kapısı’nın daha sabit unsurlarından biri, suyu mağaranın doğu zirvesinden aşağı düşerken, rüzgârla dağılıp saçılan Ling Pınarı. Eski bir söylentiye göre, Ling Pınarı’nın bu saçılan damlalarından 48’ini ağzınızla yakalamayı başardığınız takdirde imparatorluk sınavında birinci gelirdiniz.
Cennetin Kapısı’na yakın zamanda inşa edilen ve 200 metreden başlayıp baş döndürücü bir çıkışla, 99 virajın ardından bin 300 metreye ulaşan dağ yoluyla gidebilirsiniz. Ya da bin 279 metre yükseklikteki, 7 bin 455 metre uzunluğundaki teleferiği tercih edebilirsiniz. Dağa çıktığınızda, eğer yeterince cesursanız, yüksek yarların kenarlarına tutturulmuş kalaslardan oluşan muhteşem patika boyunca gökyüzü yürüyüşü de yapabilirsiniz.
Bir Yorum Yazın
Yorumlar