Sadece Cesur Yüreklere Uygun Seyahat Rotaları!

28 Aralık 2017
624
Sadece Cesur Yüreklere Uygun Seyahat Rotaları!

Huzur severler, macera isteyenler, “Deniz, kum, güneş üçlüsü olmadan şuradan şuraya gitmem.” diyenler, dünyanın bütün güzelliklerini görmeden rahat edemeyenler açın yolumuzu; gerilim hattında yürüme heveslileriyle yürek yemişleri taktık kolumuza bu sefer sizsiz gidiyoruz. Oralar tekin yerler değil, buraları size emanet edip helallik istiyoruz. İstikamet çok yerin altı, gaip tarafı! Bize ulaşamazsanız polise haber verin, inanır mısınız yazmaya çekiniyoruz 🙂

Yazımızı okuyan herkesi kendi korku film senaryomuza dahil ediyoruz, dünyanın en garip lokasyonlarında set kuruyoruz. Arada bir kapatın gözünüzü hayal edin, korkma garantisi veriyoruz! Hiç ısrar etmiyor, “Yürüyün aslanlar arkanızdayız” demiyoruz, elçiye zeval olmaz biz sadece anlatıyoruz. Herkes kendinden mesuldür, ölümle şaka olmaz biz yine de hatırlatıyoruz.

 


Kemikli Tapınak, Evora, Portekiz

Portekiz’in incisi, büyüleyici bir tarih eseri… gibi bir girizgah yapmayı çok istesek de dil varmaz, el yazmaz böylesini. Şapelin bulunduğu Portekiz’in Evora şehrine lafımız yok, UNESCO dünya mirasları listesine girmiş bile, ama şapele ve mezarlıklar fazla yer kaplıyor diye böyle bir fikir geliştiren rahiplere söyleyeceklerimizin yarısı aklımızda yok! Harcı binlerce cesetle karılan, kemiklerden inşa edilen, kafataslarıyla dekorasyonu tamamlanan bir tapınaktan söz ediyoruz zira!

16. Yy’da tahrip edilen çevre mezarlıklardan çıkan ceset kalıntıları katedrali hobi olarak süslemiyor elbette. Tapınağı inşa eden Fransiskan Keşişler “Hayat kısa” mesajı vererek yaşayanlara ölümü hatırlatmak istiyor olsalar da tapınağın girişinde ziyaretçileri karşılayan yazı çok daha korkutucu bir izah içeriyor; “Kemiklerimiz burada sizinkileri bekliyor!”. Bir tür davet de anlaşılabilir bu mesajdan, tehdit de! Tapınağın iç duvarları ceset, kemik ve kafataslarıyla kaplı. 5 bin kişiye ait olduğu düşünülen kemiklerin yanında yalnızda 2 bütün ceset bulunuyor. Onların neden parçalanmadığı konusunda kesin bir şey söylenmiyor.

Unutmayınız; tümü gerçek bedenlerin kalıntıları! Gittiğiniz ne bir heykel müzesi ne de ölüm temalı bir galeri! Bildiğiniz ölüler diyarı!

 


Asılı Tabutlar, Sagada, Filipinler

Yer Filipinler! Efsaneye göre dünyayla cehennemin arasında paravan işlevi gören, göklere uzanan doğal bir duvar burası! Üzeri sanmayın ki çerçevelerle süslü, tablolarla çevrili; duvarın yüzeyi boyunca tabutlar asılı! Tabi ki bu görüntünün ardında Sagada halkına ait bir gelenek saklı. Çin’de yaşadığı düşünülen ve halen gizemini koruyan, aynı ritüeli uygulayan bir diğer halk ise; Bo! 200 yıldır süren, halen devam eden geleneğin eseri; Sagada’da kutsal sayılan sarp kayalıklara asılı yüzlerce tabut, dolayısıyla ceset bulunuyor.

Her gün bir yeni bilgi diyor, bildiğimiz her şeyi paylaşmayı ihmal etmiyoruz. Sırada ilginç bir ayrıntı daha var! Kasabanın asırlık çınarları, yaşça büyüdüğünden ölüme yaklaşanları henüz sağlıklıyken ağırlıkları yaklaşık 150 kiloyu bulan mezarlarını kendileri yapıyor ve tabut üstlerine istedikleri bir hayvan figürünü işliyorlar. Yaşarken mezarlık yeri almak, kefen parası biriktirmek kadar doğal bir şey mi dersiniz? Ardından bir tür defin işlemi başlıyor, tabut omuzlarda taşınıyor, yerlerde sürükleniyor ve yerden yükseğe halatlar yardımıyla çekilip, kayalıkların üstüne asılıyor.

Bu oldukça ilginç ve ürkütücü manzarayı ziyaret etmeye gelen turistlerin, hatıra olarak ölülerin kemiklerinden aldıkları söyleniyor. Magnet olmuş 5€, arkasına bir mıknatıs yapıştırıp buzdolabına asıyorlar zağar 🙂

 


Cappucin Manastırı, Palermo, İtalya

Şimdi İtalya’nın Palermo kentine gidiyor ve yine bir grup keşişin ilginç mezarlık tasarımına dehşetle şahitlik ediyoruz. 8 bin keşişin bedenleri bu bölgede, oldukça geniş bir yer altı mezarlığında saklanıyor. Yerin altında olmaları görünmedikleri anlamına gelmiyor elbette. Kimisi raflara yatırılmış, kimisi duvarlara asılmış, kimisi ise camlı vitrinlerde süslenerek ziyarete açılmış! Başlarda itirazları gecikmeyen, yapılan bu garip ritüeli uygunsuz bulan Hristiyan alemi, turistlerin aşırı talebi karşısında şaşkınlıktan dilini yutmuş olacak ki hikayeye yeni ölüler eklenmese de serginin kaldığı yerden devam etmesine göz yumulmuş.

Hiyerarşi ölüler diyarında da devam etmiş. Varlıklı kimselerin cesetleri düzenli olarak temizlenip eskiyen kıyafeti yenilenirken, yoksullar tümden çürümeye terk edilmiş. Küçük ancak harika bir kilise karşılıyor öncelikle ziyaretçileri yerin üstünde. Yaşanan huzur hiç de zannedildiği gibi uzun sürmüyor. Birkaç adım sonra iskelet müzesiyle birlikte kabus da başlıyor. Merdivenlerden inmenizle sıra sıra ölüler merasimi başlıyor. Birer tablo gibi duvarlarda sıra sıra asılı olan, yolcusuna ölüler geçidi sunan bu dar, karanlık, sevimsiz koridor inanması güç ama ziyaretçi akınına uğruyor.

Rahipler, keşişler ve aristokratlar. Hepsi bu yer altı dünyasında, yaşayanlarca belirlenen hiyerarşi düzenine tabi oluyorlar! Söylemesi bizden, kabus gören, fobisi bol, çığlığı pek olanlar gitmesin!

 


Kelle Kulesi, Niş, Sırbistan

İbretlik bir hikâyenin tarihe iyice kazınması amaçlanmış olacak ki 19. Yy’da yaşayan tam 952 Sırp isyancının kafataslarından oluşan bir kuleyle hikâye dilden dile dolaşmış. Karşı karşıya gelen; Osmanlı ordusu ile Sırp birlikleri. Yıl 1809! Sırp ordusunun uğradığı yenilgi ardından, Sırplara daha da gözdağı vermek için Hurşid Ahmed Paşa ölü bedenlerin kafalarını gövdelerinden ayırtıp bir anıt yaptırmış.

Acımasızlık ve gaddarlıkla örülen bu duvarlar, gerçek manada canlı bir tarih nişanı olarak varlığını sürdürüyor. Çocuklarının başlarının örülü olduğu dehşet kulesinden, kısa sürede defin işlemi için birçok parça geri alınmış geriye belki de kimsesiz olduğu için kuleye terk edilen 58 kafatası kalmış.

1892 yılında, Sırbistan’ın dört bir yanından yardımlar toplanıp kulenin her tarafını örtecek bir kilise yapılsa da ne kulenin üzeri sonsuza dek yok edilmek için sıvanmış ne de yıkılmış! Yapılan hala gün gibi orada duruyor!

Bir Yorum Yazın

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.