İstanbul’daki Bizans Eserleri

19 Ağustos 2020
3622
İstanbul’daki Bizans Eserleri

Tarihin en önemli iki imparatorluğuna başkentlik etmiş İstanbul’da bugün Bizans’tan kalan bazı eserleri derledik. İşte yüzyıllardır şehrin tanıklığını sürdüren o eserler.

Galata Kulesi-Ligarba Turizm

Galata Kulesi
Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir. 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi’nde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra 1348 yılında “İsa Kulesi” adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır.

Kule 16.yy’da Kasımpaşa’daki donanmada tutsakların barındırıldığı yerdi. II. Selim döneminde, gözlemevi olarak kullanıldı. 1964’e kadar yangın kontrol istasyonu olarak kullanıldı ve 1967’de turistik hizmete açılana kadar restorasyon için kapalı kaldı.

17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet Çelebi, Okmeydanı’nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar-Doğancılar’a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa’da ilgi ile karşılanmış, İngiltere’de bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.

İstanbul-Bozdoğan Kemeri

Bozdoğan (Valens) Kemeri
İstanbul’un en eski su kemeridir. İmparator Valens yaptırmıştır. I. Theodosius zamanında şehir dışındaki su kaynaklarına bağlanan kemer geç Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde 1500 yılı aşkın bir süre kentin su ihtiyacını karşılayan şebekenin en önemli parçalarından biri oldu.

İstanbul-Kız Kulesi

Kız Kulesi

Üsküdar’da, Salacak’ın 150-200 metre açıklarında bulunmaktadır.  Kız Kulesi’nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, bazı kaynaklarda Kule’nin mimari yapılanma süreci M.Ö. 341’e kadar indiği görülmektedir. 

Kız Kulesi’nin eski zamanlardaki isimleri, Damalis ve Leandros’dur. Damalis ismi, zamanın Atina kralı Kharis’in karısının adıdır. Damalis ölünce bu sahillere gömülmüş ve kuleye de bu isim verilmiştir. Ayrıca, Kule Bizans zamanı’nda “küçük kale” anlamına gelen Arcla olarak da anılmıştır.

İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev yüklenmiştir. Asli görevi olan ve yüzyıllardan beri varlığı ile insanlara, geceleri ise geçen gemilere göz kırpan feneri ile yol gösterme işlevini hiç kaybetmemiştir. Kız Kulesi 2000 yılında restore edilerek, artık çatal-bıçak seslerinin duyulduğu bir mekân haline dönüştürülmüştür. Kız kulesine ulaşım Salacak ve Ortaköy’den sandallarla yapılmaktadır.

İstanbul-Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan (Bazilika) Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan, şehrin en büyük kapalı sarnıcı. Ayasofya binasının güneybatısındaki küçük bir binadan girilir. Sütun ormanı görünümündeki mekanın tavanı tuğla örülü, çapraz tonozludur. Sarnıç, Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılmıştır. Suyun içinden yükselen pek çok mermer sütun nedeniyle halk arasında Yerebatan Sarayı olarak isimlendirilmektedir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir bazilika bulunduğundan ötürü yapı Bazilika Sarnıcı olarak da adlandırılır.

Ayrıca sarnıç Dan Brown’un Cehennem adlı romanına da konu olmuştur.
Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan iki Medusa Başı, Roma Dönemi heykel sanatının şaheserlerindendir. Sarnıcı ziyaret eden insanların en çok ilgisini çeken Medusa başlarının hangi yapılardan alınıp buraya getirildiği bilinmemektedir. 

İstanbul-Theodosius Dikilitaşı

Theodosius Dikilitaşı
Theodosius Dikilitaşı, veya yalnızca Dikilitaş, Sultanahmet Meydanı’nın güney tarafında, Yılanlı Sütun’un yanında bulunan bir Antik Mısır dikilitaşıdır. M.S. 394 – 395 yılında Roma imparatoru I. Theodosius tarafından Mısır’dan getirilerek şimdiki yerine dikilmiştir

Kuzeybatı cephesi: 
“18. sülaleden Yukari ve Asagi Mısır’ın sahibi 3. Tutmosis, Tanrı Amon’a kurbanını sunduktan sonra Horus’un yardımıyla bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığının otuzuncu yılı bayramında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti.”

Kuzey cephesi:
“Gizli ve kutsal ismin her tecellisine mazhar olan tanrı Amon’a kurbanını büyük bir acz içinde sunduktan sonra, ondan yardımlar dilenerek güneyin dostu, dinin nuru iki tacın (Aşağı ve Yukarı Mısır) sahibi, kudretli hükümdar ülkesinin sınırlarını Mezopotamya’ya kadar götürmeye azmetti.”

Güneydoğu cephesi:
“Güneşin doğduğu sırada sahip olduğu altın renkleri dünyaya yayan Horus’un verdiği kuvveti, serveti, kuvvetli sevgi, saygıyı taşıyan ve Aşağı ve Yukarı Mısır’ın tacına sahip olan ve bizzat Güneş tarafından seçilmiş olan firavun, bu eseri babası Ra için yaptırdı.”

Güney Cephesi: 
“Tanrı Horus’un lütfuna mazhar olan ve Güneş’in oğlu unvanını taşıyan Aşağı ve Yukarı Mısır’ın hükümdarı olan firavun, kudret ve adaletle bütün ufuklara nur saçtı. Ordusunun önüne geçti. Akdeniz’de dolaştı, bütün dünyayı mağlup etti. Sınırlarını Naharin’e kadar yaydı. Mezopotamya’ya azimle gitti, büyük savaşlar yaptı”.

Bir Yorum Yazın

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.