İstanbul Ortaköy Camii ve Boğaziçi Köprüsü
Coğrafi konumu itibariyle deniz ve kara ticaret yollarının kesişim noktasında olan İstanbul, tarihte ticaret yollarının kontrolünü sağlayan üç büyük devletin (Roma, Bizans ve Osmanlı) başkentliğini yapmış kültürü ve doğal yapısıyla büyüleyici güzellikte bir kenttir. Bu yazımızda İstanbul’un bu büyüleyici güzelliğinin temellerini ve bu cazibeye gelen Çinlilerin en çok ziyaret ettiği yerleri okuyacaksınız. Ama önce İstanbul hakkında biraz bilgi verelim.
İstanbul Sarayburnu Sepetçiler Kasrı
İMPARATORLUKLAR BAŞKENTİ İSTANBUL
İstanbul’da ilk insan yaşamı belirtileri 300 bin yıl öncesine kadar dayanır. M.Ö. 7. Grekler, Delfi Tapınağı’ndaki kâhinin öğüdüne uyarak Sarayburnu’nda bir kent kurdular. Kente liderleri Byzantion’un adını verdiler (Byzantion’un kalıntıları Gülhane parkında görülebilir).
Roma İmparatoru I. Constantinus, Byzantion’u imparatorluğun yönetim merkezi olarak belirledi (M.S. 324) ve kente Nuovo Romano (Yeni Roma) adını verdi. Romalı soyluları buraya çağırarak kentteki Romalı nüfusunu artırdı. Yeni başkentin konumuna yakışır bir imar hamlesi başlattı. Roma mimarisine özgü hipodromlar, saraylar ve heykeller yaptırdı. Limanları ve su tesislerini yeniden düzenletti. Savunma için yeni surlar yaptırdı. Şehre yaptığı hizmetlerden dolayı Nuovo Romano, Constantinus’un adıyla özdeşleşti ve kentin adı Konstantinopolis oldu. Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı resmi din olarak kabul edince Konstantinopolis’e Aya İrini ve Ayasofya’nın yapılmasıyla Hristiyanlık dininin önemli merkezlerinden biri oldu.
İstabul Boğaziçi
VI. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Jüstinyen, Konstantinopolis için yeni bir yükseliş dönemi başlatmıştır. Ayasofya’yı bugünkü haliyle yeniden inşa ettirmiştir ve Roma kanunlarını Codex adıyla yeniden düzenlemiştir. Konstantinopolis tartışmasız bir biçimde Ortodoks Hristiyanlığının merkezi haline gelmiştir. Yine bu dönemde Çin’den, İpek Yolu tüccarları tarafından, ipek böceği yumurtası Konstantinopolis’e getirilmiş ve burada ipek üretimine hız verilmiştir. Şehrin mimari, ticari ve kültürel cazibesiyle göz kamaştırıcı hali yedi yüzyıl devam etmiştir. Ancak 1204-1261 tarihleri arasında Haçlılar tarafından işgal edilmiş ve kentin önemli mimari ve sanat eserleri yağmalanıştır. Yine de Ayasofya gibi Bizans’tan kalma birçok tarihi yapı ziyaretçileri tarihin mistikliği içerisine çekmektedir.
Fatih Sultan Mehmet 1453’te Konstantinopolis’i fethedince kent Konstantiniyye adıyla anılmaya başlanmıştır. Osmanlılar kente birçoğu hale gezilebilen saray, cami, medrese, hastane ve suyolları yapılmıştır. Özellikle 16. Yüzyılda Konstantiniyye dünyanın ticaret ve sanat merkezi haline gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Konstantiniyye’nin adını İstanbul olarak değiştirmiş ve şehre birçok mimari ve kültürel eser bırakmıştır.
İstanbul İstiklal Caddesi
İstanbul’u kontrol eden devletler yazı gibi kendi kültürel ve mimari özellikleri şehre yansıtmıştır. Önceki devletlerin mirasına sahip çıkmışlardır. İstanbul kent kültürü bu miras üzerine gelişmektedir. İstanbul, 17 milyon nüfusuyla sanayi, ticaret, turizm, eğitim ve kültür alanlarında Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesiştiği noktada Türkiye’nin en büyük kenti olarak varlığını sürdürmektedir.
Özellikle son beş yılda Çinliler bu şehri İstanbul’u keşfettiler ve her köşe başında elinde cep telefonuyla fotoğraf çeken bir Çinliyi görmek mümkün hale geldi. İşte Çinlilerin İstanbul’da en çok ziyaret ettiği yerler Sultanahmet, Ayasofya, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı, Yerebatan Sarnıcı, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Dolmabahçe Sarayı, Pierre Loti, Kiliseler ve Boğaz Turu…
İstanbul Sultanahmet Camii ve Meydanı
Sultanahmet’te Çinliler özellikle gün batımı sırasında oluşan kızıllıkta tarihi yapılar arasında çok güzel fotoğraf enstantaneleri yakalıyorlar.
İstanbul Ayasofya
İstanbul’un en önemli tarihi yapısı Ayasofya’dır. Ayasofya kelime olarak “kutsal bilgelik” anlamı gelir. 537 yılında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından kilise olarak şehrin merkezine yapılmıştır. Ayasofya kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinin dönüm noktasıdır. İç süslemeleri mozaiklerle yapılmıştır. Hristiyanlığa ait kutsal emanetler uzun süre Ayasofya’da saklanmıştır. Kapılarında kullanılan ahşapların Nuh’un Gemisinden alındığına inanılır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince Ayasofya’yı camiye çevirmiş, mozaiklerdeki insan figürlerini ince sıva ile kapatmış ve bir minare yaptırmıştır. Diğer minareler Kanuni döneminde Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. 1934’te müzeye çevrilen Ayasofya’nın eski mozaikleri gün yüzüne çıkarılmıştır. İstanbul’un kalbi hala Ayasofya’da atmaktadır.
Ayasofya, hem dışardan benzersiz güzelliği ile hem de içerdeki mistik atmosferi ile Çinli turistlerin hayran olduğu ve en çok ziyaret ettikleri tarihi mekândır.
İstanbul Topkapı Sarayı
Topkapı Sarayı hem Osmanlı Devletinin yönetim merkezi (Payitaht) hem de Padişahların yaşadığı yerdir. Topkapı sarayına ilk yerleşen padişah Fatih’tir, son olarak da Abdülmecit ikamet etmiştir. Topkapı Sarayında bazı dönemlerde 4.000 kişi yaşamıştır. Sarayın dış kapısına (Bab-ı Hümayun) yakın III. Ahmet çeşmesi bulunur. Sarayın halka açık kısmı olan Alay Meydanında Aya İrini Kilisesi vardır. Sarayın giriş kapısından (Babüsselam) Divan Meydanına geçilir. Burası altında divan toplantılarının yapıldığı Adalet Kulesinin bulunduğu ve devlet törenlerinin yapıldığı bölümdür. Buradan padişahın özel ikametgâhı Harem ve saray okulu Enderun kısmına geçilir. En son bölümde Has Bahçe bulunur. 1924 yılında müzeye çevrilen Topkapı Sarayı Türkiye’nin ilk müzesidir. Müze’de İslam dünyasına ait Kutsal Emanetler, dünyadaki en büyük elmaslardan biri olan Kaşıkçı Elması gibi çok değerli eserler sergilenmektedir.
Osmanlı Devletinin en ihtişamlı dönemini mütevazi bir şekilde yansıtan Topkapı Sarayı, Çinli Turistleri kendine çekmektedir.
İstanbul Kapalı Çarşı
İstanbul ticaretinin kalbinin attığı Kapalıçarşı, Fatih zamanında yapılan Cevahir Han etrafına kurulmuş dünyanın en geniş üstü kapalı çarşı alanına sahip olan yerdir. 66 sokağı, 4000 dükkânı ve 25000 çalışanı ile yıllık yaklaşık 100 milyon turiste hizmet ediyor. Geçmişte Kapalıçarşı sokaklarının her biri belli meslekler yapılır imal ettikleri ürünler denetimden geçerdi. Loca denilen bu sistemde ticaret ahlakı ve geleneklere saygı duyulan çarşıda mücevher, kumaş, halı, silah, antika eşya gibi ürünler köklü ailelerce yapılır ve tam güvence ile satılırdı. Günümüzde ise halı ve mücevherat gibi geleneksel Türk sanatının en güzel eserleri Kapalıçarşı’da bulunur. Bu eserler kalite belgeleri ile satılmakta ve dünyanın her yerine garantili olarak gönderilir.
Çinliler geleneksel Türk sanat eserlerini, Türkiye hatırası olarak, Kapalıçarşı’dan satın alıyorlar.
İstanbul Yerebatan Sarnıcı
Ayasofya’nın su ihtiyacını karşılamak için yapılan Yerebatan Sarnıcı (Basilica Cisterna) sütunlarla örülü bir su deposudur. Mermer sütunların tavanı tuğla örülüdür. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen Sarnıca küçük bir binadan girilir. Yerebatan Sarnıcına girince nemli ve serin bir hava ziyaretçileri karşılar. Sütunların sıralanışı egzotik ve romantik bir atmosfer oluşturur. Medusa’nın heykel başını ters bir şekilde yerleştirilen sütunun dibindeki suya metal para atılarak dilek tutulur. Sarnıç içerisindeki suda balıklar da yaşamaktadır.
Çinliler bu romantik atmosferde bulunmayı ve burada fotoğraf çekmeyi çok seviyorlar.
İstanbul Galata Kulesi
Dünyanın en eski kulelerinden biri olan Galata Kulesi 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa edilmiştir. Haçlılar kuleyi tahrip etmiş ve 1348’de Galatalılar İsa Kulesi adıyla yeniden yapmışlardır. Sonraki dönemlerde tamiratlar yapılarak 1967’de şimdiki görüntüsüne kavuşmuştur. Kule farklı dönemlerde eğlence merkezi, hapishane, rasathane, yangın kulesi ve restoran olarak kullanılmıştır. 1638’de Hazerfen Ahmet Çelebi kartal kanatlarını sırtına takarak Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçmuştur. Galata kulesi yüzlerce yıldır İstanbul’a gözcülük yapmaktadır.
Çinli turistler 67 metre yükseklikteki olan Galata Kulesine çıkıp İstanbul’u panoramik bir şekilde izlemeyi seviyorlar.
İstanbul Kız Kulesi
İstanbul Boğazı’nın Üsküdar açıklarında küçük bir adacıkta kurulan Kız Kulesi, Boğazın ortasında bir inci kulesi gibi güzelliğini sergilemektedir. Tarihi M.Ö. 24 yılında gümrük istasyonu için yapılan Kız Kulesi farklı dönemlerde depo, savunma hattı, hapishane, karantina odası olarak kullanılmış ama asıl özelliği fener olarak yüzyıllardır hizmet etmektedir. Günümüzde restoran ve cafe olarak hizmet vermektedir. Kız Kulesi efsanelerindeki kızın hikâyeleri halk arasında anlatılagelmiştir.
Kız kulesine Çinlilerin ilgisi ise Boğazın serinliğinde çaylarını içip tarihi yarımadada oluşan İstanbul siluetini fotoğraflamak şeklinde olduğunu söyleyebiliriz.
İstanbul Dolmabahçe Sarayı
Beşiktaş’ta Osmanlı Padişahı Abdülmecid tarafından 1843 yılında yapımına başlanan Dolmabahçe Sarayı, Sultan Abdülmecid’in “Kötülük ve çirkinlikler burada yasaktır, burada sadece güzel olan şeyler bulunsun” dileğiyle 1856’da kullanılmaya başlandı. Sarayın yapıldığı alan denizi doldurarak elde edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’nın kendine özgü mimari tarz oluşturulmuştur. Sarayın mimarları Garabet Amira Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan’dır. Sarayın iç süslemeleri Séchan tarafından yapılmıştır. Sarayın süslemesinde altın tozlu boyama, halılara, avizeler, tablolar, saatler ve 59’u Çin vazosu olmak üzere 280 vazo kullanılmıştır.
İstanbul Pierre Loti Tepesi
Türk Kurtuluş mücadelesinin haklılığını Fransa’da yazılarıyla destekleyen, uzun bir süre Eyüp Semtinde yaşamış, Pierre Loti’nin ismi Haliç manzaralı tepeye verilmiştir. Eyüp mezarlığının bulunduğu tepeye teleferikle ya da yürüyerek çıkılır. İstanbul’un doğal güzelliği bu tepeden bir başka güzel görünür. Kafeleriyle ünlü Pierre Loti Tepesinde çay eşliğinde sohbetlerin tadına doyum olmaz. Tepeye çıkmadan veya tepeden inerken Eyüp Sultan’ın kabrine uğramak Türkler arasında bir gelenektir.
Çinli turistler Pierre Loti Tepesinden İstanbul’u seyretmeyi seviyorlar.
İstanbul Saint Antuan Kilisesi
Çinlilerin İstanbul ziyaretlerinde gezmek istedikleri yerlerden bazıları da kiliselerdir. Taksim İstiklal caddesindeki St. Antuan Katolik Kilisesi en çok ziyaret ettikleri kilisedir. Fener Rum Patrikhanesi ve Aya Yorgi Patrikhane Kilisesi, Taksim’deki Aya Triada Kilisesi, Karaköy’deki Sen Piyer Kilisesi ve Fener’deki Bulgar Ortodoks Kilisesi (Demir Kilise) ziyaret edilen kiliselerdir. Önce kilise iken günümüzde müze olarak kullanılan Sultanahmet’teki Aya İrini Müzesi ve Edirnekapı’daki Kariye Müzesi de Çinli ziyaretçilerin merak ettiği mekânlardır.
İstanbul Boğaz Turu
İstanbul’un tarihi ve doğal güzelliğini denizden de görmek isteyen Çinli turistler rehber eşliğinde Boğaz turuna da çıkmaktadır. Genellikle Eminönü veya Kabataş’tan kalkan tur gemileri Boğaz turuna Avrupa Kıyısına yakın giderek başlar. Eminönü’nden kalkan turlar Karaköy, Tophane, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy, Bebek ve Rumeli Hisarına kadar gider. Dönüşte Kandilli, Kuleli, Çengelköy, Beylerbeyi, Kuzguncuk ve Üsküdar önünden geçerek Eminönü’ne gelirler. Bu güzergâhta müzikli ve eğlenceli turlar da düzenlenir. Ziyaretçiler İstanbul Boğazı ile özdeşleşmiş Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Rumeli ve Anadolu Hisarları, Kuleli Askeri Lisesi ve herbiri ayrı güzellikteki yalıları denizden görme şansına sahip olurlar. Ayrıca Boğaz kıyısını yeşilin her tonuyla süsleyen çınarları, çamları ve özellikle ilkbahardaki olağan üstü güzelliği ile erguvanları görüp fotoğraflarlar.
Bir Yorum Yazın
Yorumlar